“Vergi Yükü Çalışanın Sırtında” – Ekonomik Adaletsizlik Eleştirisi

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Azmi Karamahmutoğlu, açıklanan enflasyon rakamlarına ve ekonomik tabloya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TÜİK’in açıkladığı verilere göre aylık enflasyonun %2,55, yıllık enflasyonun ise %32,87 olarak kaydedildiğini hatırlatan Karamahmutoğlu, bu oranların yıl sonu enflasyonunun %30’un üzerinde kalacağını gösterdiğini söyledi. Ancak TÜİK verilerinin uzun süredir tartışıldığını belirten Karamahmutoğlu, aynı saatlerde ENAG’ın yıllık enflasyonu %60 olarak açıkladığını vurguladı.

Karamahmutoğlu, Türk-İş’in 4 kişilik bir aile için belirlediği açlık sınırının 28.412 TL, yoksulluk sınırının ise 92.547 TL‘ye ulaştığını hatırlattı. Bu rakamların hızla 30 bin TL açlık sınırı ve 100 bin TL yoksulluk sınırı seviyesine ilerlediğini belirtti.

Asgari ücret ve emekli maaşları üzerinden reel gelir kayıplarını da aktaran Karamahmutoğlu, nominal olarak 22.104 TL olan asgari ücretin TÜİK enflasyonu hesaba katıldığında 15.576 TL’lik reel değere gerilediğini ifade etti. En düşük emekli maaşının da aynı dönemde 15.151 TL reel seviyesine düştüğünü dile getirerek, bu iki grubun alım gücünde ağır kayıplar yaşadığını söyledi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in enflasyon hedeflerindeki sapmayı kuraklığa bağlamasını “çaresizlik ifadesi” olarak nitelendiren Karamahmutoğlu, bu açıklamanın “iktidarın politik kuraklığını da yansıttığını” savundu. Türkiye’de sanayinin küçüldüğünü, üretim ve istihdamın gerilediğini belirterek, vergi sistemindeki adaletsizliğin toplumun geniş kesimlerini olumsuz etkilediğini söyledi.

Karamahmutoğlu ayrıca, vergi yükünün büyük bölümünün dolaylı vergilerden oluştuğunu belirterek, “Kazanandan değil harcayandan vergi alınıyor. Servet sahibinden değil maaşlı çalışan vergilendiriliyor.” dedi. Zafer Partisi ile iktidar arasında ekonomi politikaları açısından büyük bir fark olduğunu ifade ederek, partisinin müreffeh ve adil bir Türkiye vizyonu sunduğunu söyledi.

Açıklamasında Almanya Başbakanı Şansölye Friedrich Merz ve Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’ün Türkiye ziyaretlerinde, AB Geri Kabul Antlaşması konusunun tekrar gündeme geldiğini belirten Karamahmutoğlu, AB’nin Türkiye’ye vize baskısı yaptığını ve hükümetin buna karşılık vize serbestisi beklentisiyle geri kabul şartlarına yanaştığını ileri sürdü. Bu sürecin Türkiye’yi “göçmen kampına çevirme girişimi” olduğunu savundu.

Bolu Kartalkaya’da 21 Ocak 2025’te meydana gelen otel yangını davasına da değinen Karamahmutoğlu, cezaların açıklanmasına rağmen “asıl sorumluların yargılanmadığını” öne sürdü. Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ve bakanlık personelinin yargı dışında tutulduğunu söyleyerek bu durumu eleştirdi.

TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İrlanda’ya yaptığı ziyareti de eleştiren Karamahmutoğlu, komisyonun hiçbir yasal zemini olmadığını ve PKK’nın siyasi bir aktörmüş gibi ele alınmasının kabul edilemez olduğunu belirtti.

Son dönemde PKK’lı mahkumların serbest bırakılmasını “taksit taksit af uygulaması” olarak nitelendiren Karamahmutoğlu, örgütün topyekûn af peşinde koştuğunu ileri sürdü. Bu süreçte Öcalan’ın muhatap alınması ihtimalinin Türk milletinin onuruna hakaret olduğunu söyleyerek, Cumhur İttifakı’nın “ülkeyi tehlikeli bir yola sürüklediğini” ifade etti.

Karamahmutoğlu sözlerini, Türkiye’nin üniter yapısından, bağımsızlığından ve egemenliğinden taviz verilemeyeceğini vurgulayarak sonlandırdı.